Uçurtma Bayramları*

Nerede okuduğumu hatırlamadığım bir alıntı ile başlamak istiyorum. “Yaşarken farkına varamadığımız ne çok şey var. Hayat yaşadığımız gibi değil. Onu tıpkı bir manzara gibi uzaklaşınca görmek ne acı.” Evet, çok acı gerçekten. Bizler gündelik telaşeler içerisinde, bitmeyen işlerimiz yüzünden oradan oraya sürüklenerek manzarayı fark edemeyen, hayatı kaçıran ve/ veya yaşadığını zanneden bir nesiliz. 

Hepinizin bildiği üzere Mart ortasından bu yana birçoğumuz kendini eve kapattı. Manzaraya bakmak o zaman aklımıza geldi, en azından benim için. Hayatı nasıl yaşamak gerektiğini, kıymetini bilmediğimiz ne çok şey olduğunu, nasıl bir mahallede yaşadığımı gördüm. Hayatı “gönüllü karantina”ya girince farketmek de ayrı bir paradoks tabii. Neyse. :)

Evde olduğum süreçten günümüze birtakım önemli günleri evde kutladım, kutlamaya da devam ediyorum ve edeceğim. Normal şartlar altında her beyaz yakalının yaptığı gibi önünden arkasından birleştirip tatile çıkacağım günler olan 23 Nisan, 1 Mayıs, 19 Mayıs tarihlerinde evde olmak inanılmaz bir deneyimdi benim için. Böylesine kozmopolit bir mahallede, evlerinin balkonundan, penceresinden İstiklal Marşı’nı okuyarak tek yürek olmak; yan sitedeki komşularımın 1 Mayıs’ta marşlar çalması ve hepimizin eşlik etmesi benim beklemediğim bir şeydi. Farklılıklarımıza rağmen bütünleşebileceğimizi unutmuşuz... 

Anlaşıldığı üzere bu karantina süreci beni bir yandan şaşırtırken bir yandan da kendime dönmemi sağladı. Sanırım biraz da içimdeki Adile Naşit’i ortaya çıkardı. Normalde bayramlar benim için sadece ailenle bir arada olduğun ve bayrama saygından ötürü usulünce giyinip evde durduğun bir gündü. (Bayram ziyaretlerini hiç sevmem. Anneanneme yaptığımız ziyaretleri saymıyorum.) Bu karantina sosuna bulanmış bayramda, tek kişilik dev kadro olarak, çocukluğumdaki bayramlara geri dönmeye karar verdim. Bir nevi içimdeki çocuğa sarıldım. Sabahın köründe uyanıp giyindim süslendim, tıpkı anneanneciğimin, en azından sağlığının yerinde olduğu, her bayram yaptığı kalbura bastı tatlısından yaptım ve komşularımla “sosyal mesafe ve hijyen kuralları çerçevesinde” paylaştım. Hiç benim tarzım değil. :) Belki de onsuz geçirdiğim ilk bayram olduğu için kendimce bir anmaydı bu. Onun ruhu için yaptığım bir şey.  Neyse Asimet için ayrıca bir başlığım olacak zaten. :)


Velhasıl pandemiden mütevellit ya da değil, sevdiklerimiz her zaman yanımızda olamayacak. İçimizdeki çocuğa sarılıp anın tadını çıkaralım. Ay çok Nil Karaibrahimgil tarzı bir bitiriş olmamıştır umarım. 🙄 

Mutlu bayramlar. 🎈




Yorumlar

Yorum Gönder

Güzel yorumunuz için şimdiden teşekkürler. :)
(Adsız yorum bırakmamanız dileğiyle..)

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sıradanlaşan Kötülük ve PR Etkisi

Hello! Is it me you're looking for?

Asimet 🖤